TATYOS EFENDİ

1858-16.3.1913

 

 

 

            Ermeni asıllı bestekârımız 1858 yılında İstanbul, Ortaköy’de doğdu. Asıl adı Tateos Enkserciyan’dır. Babası kilise okuyucularından Manokyan Enkserciyan’dır. Ortaköy Ermeni İlkokulunu bitirdikten sonra önce bir anahtarcının, sonra da bir bıçakçı ustasının yanına bu işleri öğrensin diye verildi. Fakat küçük yaşlarından itibaren musıkiye duyduğu ilgi, onu bu san’ata yönlendirdi. İlk derslerini Mouses Papazyan’dan aldı. Bu yıllarda piyasada kanun çalıyordu. Daha sonra kanunu çalmaktan vazgeçti ve zamanının iyi kemanilerinden olan “Kör Sebuh„ dan keman öğrenmeye başladı. Diğer yandan da musıki bilgisini ve repertuarını geliştirmek için Civan ve Asdik Ağalardan da dersler aldı. Özellikle fasıl musıkisinde adını duyuran Tatyos Efendi bir taraftan da bestekâr olarak  güzel eserler besteliyordu.

            Değişen kültür hayatı Osmanlı toplumunda yeni oluşumlara da zemin hazırlamıştı. Şarkı formu yaygınlaşmış ve özellikle dönemin belirli gazinolarında ve çalgılı kahvehanelerinde yapılan fasıllar, eğlence hayatının bir parçası olmuştu. Yani başka bir deyimle, bir yüzü artık son demlerini yaşayan, geleneğe dayalı müzik, sarayda, konaklarda devam ederken, diğer yüzü de yaşanan ortam ve şarkı formunun sağladığı kolaylıkla, gazinolarda, çalgı ve semai kahvelerinde daha yaygın bir hale gelmişti.

            İşte Tatyos Efendi, şarkı formunda sahib olduğu sağlam bilgi ve ve yaradılışındaki müzikalite sayesinde yaşadığı dönemin kültür ortamına uygun güzel eserler bestelemiştir. Özellikle yapmış olduğu bazı peşrev ve saz semaileri, daha sonra da uzun yıllar hükmünü sürdüren, bu anlayıştaki fasılların vazgeçilmez eserleri olmuştur.

            Tatyos Efendi, döneminin ünlü müzisyenleri ile özellikle Şevki Bey ile yakın dostluğu olmuştur. Bundan başka Tanburi Cemil Bey, Ahmed Rasim Bey, Civan ve Lavtacı Andon kardeşler de onun beraber müzik yaptığı kişilerdi.

            Tatyos Efendi’yi tanıyanlar onun huysuz, geçimsiz sinirli biri olduğunu söylemişlerdir. Bu yüzden işinden olduğu ve geçim sıkıntısı  çektiği de bilinmektedir. Dönemin ünlü kemençe san’atçısı Vasil, Tatyos’u sevip, bestekârlığını takdir eden biri olarak onu her zaman korurmuş. Yine içkiye olan düşkünlüğü de Tatyos Efendi için özellikle hayatının sonuna doğru büyük sorunlar oluşturmuştur.Bu konuyla ilgili olarak,Tatyos’u sıkça dinlemeye giden Lem’i Atlı,şunları söylemiştir:”Kemani Tatyos’un bir aralık çokça içmesi yüzünden,o münasebetsiz davranışlarına ve arkadaşlarıyla geçimsizliğe  yol açtığından,işsiz kalarak Divanyolunda, şimdi Hıfzıssıha Müzesi olan yerdeki Rauf Paşa-zade Sit Bey Gazinosunda Kemençeci Vasil’in takımına , kendisine acıyan Vasil’in arka çıkmasıyla , kanun çalmak zorunda olduğunu bilirim.Tatyos’da, Hafız Sami,Hafız Osman gibi benliğini anlayamamış,ruhen dağınık bir adamdı.Kemanında hiçbir cevher olmamakla birlikte,bilgili bir müzisyen ve iyi bir besteci idi.

            Yine onu ilk defa “Fevziye Kıraathanesi “ nde dinleyen Avni Aktunç’un bize verdiği bilgilerde şöyledir:”O akşam Tatyos,büyük içkici olduğunu ilan edecek biçimde,saz başlamak üzere iken kıraathanenin kapısından yalpalayarak içeri girmiş,sahneye de yardımla çıkmıştı.Fasıl arasında yaptığı taksim ise,içkinin etkisiyle olacak falsolarla dolu idi.”

            Tatyos’un, iyi bir kemani olmadığını yakınlarının onun hakkındaki konuşmalarından anlamaktayız  ki onlardan biri de yakın dostu Vasil’dir. Segâh makamının teknik yapısının konuşulduğu bir ortamda (ki Tanburi Cemil Bey’de varmış ve tebessümle bu tatışmayı dinliyormuş) Vasil: “Üstad sen yaparsın ama çalamaszın, sen bestele fakat ben çalayım„dediği bilinmektedir. Gerçekten de bir gece Tatyos’un kendi eseri olan Karcığar Peşrevi’ni Vasil ve Cemil Bey’den dinlediği zaman şaşkınlık içinde ne kadar mutlu olduğunu, heyecandan nasıl alkışlayacağını bilemediğini, görenler anlatmıştır.

            Çok iyi nota bilen Tatyos Efendi’nin birçok eserleri kayıptır. Notaya almış olduğu eserlerinin bir yerlerden çıkma ihtimali de vardır. Şarkılarının çoğunun sözlerini de kendisi yazmıştır. Birçok eseri fasıl musıkisinin vazgeçilmezlerindendir. Şarkılarındeki üslubu, bir dönemin kültürünü yansıtacak tarzdadır. Kürdî’li Hicazkâr Peşrev ve Saz Semaileri, aynı makamdan “Ehl-i aşkın neşvegâhı kûşe-i meyhâne’dir„  Rast “Bir gönlüme bir hâl-i perişânıma bakdım„ Uşşâk “ Bu akşam gün batarken gel„  Hüzzâm “Gözüm Hasretle giryândır„ ve Uşşâk “Gamzedeyim devâ bulmam„ gibi şarkıları onun adıyla bütünleşmiş bestelerindendir.

            Gençlik yıllarından beri almış olduğu içki, ömrünün son yıllarında Siroz olmasına neden olmuş, çalışamadığı için de bu yıllarını yokluk içinde geçirmiştir. Evli olan ve üç fakir kızkardeşe sahib Tatyos Efendi’yi “İlk şöhretini Mehmed Efendi kıraathanesinde sağladı„ diyerek onu uzun zamandır takib eden Ahmed Rasim Bey ve birkaç arkadaşı son zamanlarında ziyaret etmiştir. 16 Mart 1913 yılında ölümüyle çektiği hastalık ve yoksulluk sona ermiş, cebinden üç kuruş para çıkmıştır. Fasılcılığıyla, besteleriyle bir dönemin önde gelen ismi olan Tatyos Efendinin canezesindeki ancak 10-15 kişi bulunmuştur. Kadıköy Uzunçayır Ermeni Kabristanına gömülen Tatyos Efendi için Ahmet Rasim Bey bir gün sonra şunları yazmıştır:

            “Yine bir san’atkâr kefenine sarılıp yoksulluk içinde memleketin bir bucağında açılmış olan yoksulluk çukuruna yuvarlandı, gitti. Ne basın, ne Ermenilik müteesir oldu, ne de Türk müzikseverliği  üstadın ölümünden haberdar bulunduğunu isbat edecek bir üzüntü sadası çıkardı.

            Arada sırada değil hemen genellikle san’at ve beceriye karşı gösterdiğimiz nankörlük ve kayıtsızlıktan dolayı yazık bize.

            Zavallı musıkici ömrünün sonlarını yoksulluk ve sefâlet içinde geçiriyordu. Birbuçuk seneden beri çektiği karaciğer hastalığı, senelerden beri uğradığı maddi sıkıntının gamlı yüzüne serptiği sarılığı, siyaha döndüre döndüre biçareyi kara toprağa kadar sürükledi. Yazık ki, cenazesini kaldıracak değil, akrabasına çekilecek ölüm telgrafına yetecek yüz para bile yoktu.

            Son bestelerinden olan –Kesim Kerem- tarzındaki gönüllerde yer tutan bir eserciğinin iki perişan kıt’asında halini ne kadar saflıkla tasvir etmiş idi.

            Bilmem daha ne zamana kadar ehliyet ve liyakat sahiplerine karşı miskin ve değer bilmez kalacağız. Bir zamanlar kemanının güzel nağmelerini dinlemek için etrafına toplanan bin, binbeşyüz dinleyiciden dün cenazesinde on, onbeş kişi bulunamadı. Kadıköy Ermeni kilisesinde ruhunun istirahatı için ruhani ayin yapıldığı zaman, kilisenin içi çok tenha idi. Ebedi dinlenme yerine cesedini götüren arabadan başka üç araba ardısıra koşuşturuyordu. Mezarlıkta kabrinin etrafını çevirmeyecek kadar az kişi idik.

İnsanın:

-         Yuh olsun sana ey san’at buralarda ne sürünüp duruyorsun diyeceği geliyordu...

           Ermeni bestekârlar içinde seçkin bir yere sahib olan Tatyos Efendi’nin 72 kadar eseri bugün elimizdedir.