(1620?-1694)
1620-1630’larda İstanbul , Üsküdar’da
dünyaya gelmiştir. Asıl adı Mehmed olmasına rağmen , bu isimle hemen hemen hiç
anılmamış , mûsıkî literatüründeki yerini “Hafız Post” olarak almıştır.
Genç yaşlarında hafız olduğu ve hacca
gittiği bilinmektedir. Fakat “Post” lâkabının neden ve nasıl verildiği hakkında
günümüze gelen iki söylenti vardır. Şeyhülislam Esad Efendi’nin bize
naklettiğine göre vücudunun baştan ayağa kadar kıllarla kaplı olması yüzünden
ona “Post” lâkabı takılmıştır. İkinci söylenti ise her gittiği yere yanında
oturmak üzere taşıdığı postundan dolayıdır.
Hafız Post’un babası , zamanın “kâmil-i
devran” olarak nitelenen imamlarındandır. Bu yüzden İmam-zade Hafız Post olarak
da anılmıştır. İlk dini eğitimini de babasından almış olması doğaldır.
Dönemin ünlü şairi Naili’nin yanında
yetişmiş, edebi bilgilerini onun sayesinde geliştirmiş ve hocasının tarikatı
olan “Halveti” liğe mensup olmuştur. Şair tezkîrelerinde , onun güzel şiirler
yazdığından , değerli sözler söylediğinden ve tarih düşürmekteki maharetinden
bahsedilmektedir. İyi derecede Arapça ve Farsça da bilen Hafız Post’un aruz
vezni ile yazdığı şiirlerin yanı sıra hece ile , halk şiiri tarzında da şiirler
yazdığını görmekteyiz.
Leblerin
yâdına dil âlemde rüsvâdır gider
Kâkülün
fikri kara başıma sevdâdır gider
Gül
yüzün şevkiyle ol gonca-dehânı her seher
Hâfız-ı
şûride bülbül gibi şeydâdır gider
dörtlüğü
bize onun şiir anlayışına ait bir fikir verecek özelliktedir.
Hafız Post , zamanının güzel sanatlarının
önemli bir kolu olan hat sanatını da çalışmış ve dönemin ünlü hat hocası
Tophaneli Mehmed Efendi’den icazet almıştır. Genç yaşlarında hangi işle
uğraştığını bilmiyoruz ; fakat ileri yaşlarında “Divan-ı Hümayun” kâtipliğinde
bulunmuş , daha sonra da “Kâğıt Emini” olmuştur. Sadeddin Nüzhet Ergun, onun
iyi bir hattat olduğundan bahsederek, zamanın genel bilgilerine hakkıyla sahip,
yazılarında dikkatsizlikten doğan en ufak bir yanlışın dahi olmadığını
söylemektedir.
Mûsıkîye çocuk yaşlarda başlayan Hafız
Post’un hocası, Kasımpaşalı Osman Efendi’dir. Hakkında çok sınırlı bilgiye
sahip olduğumuz Osman Efendi, döneminin en önde gelen bestekârı ve hanendesi
olarak bilinmektedir. Mûsıkîye olan hakimiyeti ve birçok öğrenciyi yetiştirmiş
olması, zamanında bir saygı ifadesi olan “Koca Osman” adıyla anılmasını
sağlamıştır.
İşte Hafız Post , bu değerli müzik
adamından aldığı mûsıkî dersleri ile bilgi ve birikimini geliştirmiştir.
Dönemin mûsıkî sahasında , Itri’nin olgunlaştıracağı mûsıkî anlayışının son
aşaması yaşanmaktadır. Üslub, form, usul kullanımı ve bunlara bağlı olarak
uygulanan melodik yapıdaki estetik değerlerin, zamanının genel müzik anlayışını
zorladığı ve sınırlarını aştığı bir dönemdir
ve bu döneme zemin hazırlayan ve bu zemin üzerine Itri’nin kuracağı müzik anlayışını olgunlaştıran Hafız Post’un
, bu manâda da mûsıkî tarihimizdeki
yeri farklıdır. Zamanının bütün
kaynakları onun mûsıkîdeki eşsizliğine işaret etmişlerdir.
Hafız Post’un en büyük şanslarından birisi
de IV.Mehmet ve Selim Giray Han gibi kültür ve san’at hayatına önem veren iki devlet adamının dönemin rastlamış
olmasıdır. Tanburi , hanende ve bestekâr olarak birçok defa huzurda bulunan
Hafız Post, ününü de bu zamanlarda sağlamıştır.
Kasımpaşalı Osman Efendi , Benli Hasan Ağa ,
Ama Kadri , Yahya Nazim , Çengi Yusuf Dede, Şeştari Murad Ağa, Küçük İmam,
Hatip-zade, Kûçek Derviş Mustafa Efendi, Şerif,
Çömlekçi
Recep , Seyyid Nuh ve Itri dönemin önde
gelen bestekârlarıdır. Klâsik ekole bağlı , birbirinden değerli bu
bestekârların içinde Hafız Post’un edinmiş olduğu yer , son derece dikkat
çekicidir.
Hafız Post’un kendi adıyla anılan ve mûsıkî
tarihimizde ayrı bir yeri olan bir de güfte mecmuası vardır. 30’a yakın
makamdan , binin üzerinde güfte ve yüze yakın söz yazarının bulunduğu bu
mecmuaya, Itri de sonradan ilavelerde bulunmuştur. “Hakîr Hafız “ mahlâsı, bu
mecmuaya Hafız Post’un kendisi için kullandığı mahlâstır.
Büyük bestekârımızın binden fazla ve çeşitli
formlarda eserler bestelediği bilinmektedir. Mevlâna’dan itibaren, büyük Türk
şairlerinin şiirlerini titizlikle seçerek besteleyen Hafız Post, bilinen saz
şairlerinin sade ve samimi şiirlerini, aynı şekilde bestelemiş bu türden
eserlerle de halk tarafından tanınan ve sevilen biri olmuştur. Böylesine
üretken bir bestekârın eserlerinin büyük bir bölümü unutulmuş, bugün elimize 14
kadarı ulaşabilmiştir. Özellikle sahib olduğumuz eserler içindeki Rast
makamından ;
“Biz
alûde-i sagâr-ı bâdeyiz*
Anın çün leb-i yâre dildâdeyiz.” ve “Gelse o
şûh meclise nâz-ü tegâfül eylese “
güfteleriyle
başlayan iki yürük semaisi , onun bestekârlık kudreti hakkında bize fikir
vermeye yeterlidir.
1694 yılında ölen ve Karacaahmet
Mezarlığı’nda toprağa verilen Hafız Post’a öğrencisi Itri şu tarihi düşürmüştür
:
“Hafız
Elhâc İmamzâde Mehemmed hâk bu kim
Mûsıki
ilminde mâhirdi ol üstâd-ı zamân
Seyreden
seyyâh-ı âlem her makâm-ü mahfili
Anın
âsârın ederdi ehl-i tab’a armağân
“Harf-i
menkut ile tarih oldu anın fevtine
Dedi Itri , Hafız’a me’va ola ya Rab cinan”
*
: Her iki eser de mecmuasında Rehâvî makamında gösterilmiştir.